10 Haziran 2012 Pazar

Başka bir son nefes veya ilk nefes hikayesi / Canım babacığıma

Bugün, yani 10 haziran babamın doğum günü. Ve günlerden pazar, bugün onu ilk kez güneşe mi çıkardılar bilmiyorum ama bildiğim şu var, bugün ilk defa babam için bir doğum günü kutlaması yapıldı, ben yaptım.

ღ Başka bir son nefes hikayesi dememin nedeni tam da son nefesini verdiğinde hissetmişim gibi annemi aramamdı, saat 18:30'du, annem hiçbir şey belli etmedi. Sonradan söyledi o an doktorların seni hayata (Hangi hayata? Ağzının dağılan mukozalarını annemin aspiratörle temizlediği bir hayata? Hala daha ben yanına gittiğimde elini tuttuğumda yanıt verirdin -son altı gün artık çok yorulmuştum gidememiştim, ömrüm boyunca kendimi suçladım, beni hissedemediğin için gittiğini düşündüm, oysa her şey aşikardı, böyle düşünmem saçmaydı biliyordum ama elimde değildi, seni çok seviyordum, her gün okuldan çıkıp o dönemin koşullları ile hastaneye ulaşmak çok zordu, ben sadece yorulmuştum, son yatışın 45 gün sürmüştü- elini tuttuğumda hafifçe elini oynatırdın, bitkisel hayata inanmam, hiç inanmadım) döndürmeye çalıştığını.

Çok daha sonradan Meral teyzenin kollarında annem üzerini değiştirmek için ondan yardım istediğinde melek olup uçtuğunu öğrendim, Meral teyze yıllar sonra, annemin ölümünden sonra anlattı, onun kollarında ölmüşsün, öleceğini anladığı an sana Yasin okumaya başlamış. Peygamber gibi adam derlerdi sana. Şaşırmadım. Meral teyze annemin bana bunları anlatmadığına şaşırdı. Annemle aramdaki köprüydün sen, yıkılmıştın, herhalde ondan anlatamadı. Annemle ben sanyorduk ki köprünün iki ucu da yokmuş... Meğer varmış. ღ

İnsanlar, genelde kaybı olmayanlar, bazen de kaybı olanlar ama kayıpları farklı yaşayanlar, bu tip anmaların insana hüzün vereceğini düşünürler, kendi kendimizi acıtıyormuşuz gibi gelir onlara. Yaranın kabuğunu kaldırmak gibi. Oysa bu o kadar özel bir şey ki.

Annemin yokluğunda, doğum günündeki ilk yokluğunda ona bir doğum günü kutlaması yapmıştım. Aklıma geçen sene gelmişti. Geçen sene ona nice yıllara değişimiz, aile dostları ile kutlamamız, hatta benim ona hediye olarak dev bir tencere almam.... Tencere hikayesi çok komik bir hikaye, başka bloga, başka zamana.

Onsuz(annemsiz) ilk doğum gününü onsuz geçirmek istemedim, çok şanslıydım ki çok tesadüfi annemi tanıyan bir arkadaşım katıldı bana o gece, bu gece de. Eğer o kutlamayı yapmasaydım o gün benim için çok zor geçerdi...

Bu tip anmalar oturup hüngür hüngür ağlamak için yapılmaz asla, o çok sevdiğimiz insanlar hep kalplerimizde yaşarlar, kulağa klişe gelse de böyledir bu. O gece annemi çok seven arkadaşımla annem hakkında sohbet ettik, eğlendik, hatta hala hatırladıkça gülerim, annemin doğumgünü deyince votka kapıp gelmişti, anneme içiyoruz, kadeh kaldırıyoruz. Dedim 'Şu an bizi görse zıkkım için,' derdi. Arkadaşım şaşırdı.

- Hadi ya? E annen içmez miydi? (Annem elinden Kuran düşürmeyen, içkiyi denemiş ama asla sevememiş birisi)
+ Yoooo, hayatta içmezdi o, bana da her seferinde söylenirdi.
- Hadi ya? E çok kafa hatundu?
+  & - Puhohahahha


Gerçekten de çok kafa hatundu annem, şen şakraktı. Hatta sırf babam mutlu olsun diye onunla oturup rakı içmemi isterdi özel günlerde bir kadeh de olsa. Son isteği babamla geçirdiğimiz son yılbaşındaydı, ne zorlanmıştım ama babam mutlu olsun diye zorlaya zorlaya içmiştim. O sofrayı ölümün yakınlığının nasıl soğuttuğunu hala hatırlarım. Ben o zamanlar rakıdan nefret ederdim, sırf babam için 4 yaşından beri seviyormuş gibi yaptım. Yemekli toplantılarda babam:

+ Kızım gel bir fırt çek, aferin kızım, bir fırt daha çek , bakın benim kızım ne güzel aslan sütü içiyor.

Normal süt de içmezdim o zamanlar. Sevmezdim. Ama babam için ne zaman istese aslan sütü içerdim.

Nedense şu an aklıma anlamsızca bana peynir ekmek ve domates üçlüsünü sevdirmek için kahvaltı sofrasında muhtemelen kendi uydurduğu

Nar gibi domatesle beyaz peynir
Bir parça ekmekle beraber yenir
Gel onu seninle yiyelim
Her an düzelir, keyfin neşen gelir

dizeleri geldi. Muhtemelen şarkı sözlerini başka şeylere çevirmek babamdan gelen bir gen bana. Ben de çok yaparım, tamamen o uydurmuş da olabilir elbette. Ben de bazen tamamen kendim uydururum. Ben daha bebekken anneme 'Kızımın kulağı çok hassas,' demiş, bu nereden aklıma geldiyse artık. Evet babacığım, hassas, keşke beni sahnede görüp gururlanabilseydin, belki gördün ve gururlandın.

Sonra bana ben doğduğumda yazdığı şiir geldi, bir yerlerde saklı. Onu kendi doğum günüme saklıyorum.

Rakıyı sevmek babam öldüğünde bana miras kalan şeylerdendir. Arkadaşları, özellikle en yakın arkadaşı hep benimle rakı içmek isterdi, nedenini elimde rakı kadehi poz verdiğim bir fotoğrafta gördüm. O ifade bu kadar mı aynı olur? Arkadaşları bende hep babamı gördü, bu beni mutlu etti.

http://ahkamburosu.blogspot.com/2012/01/rak-icen-kadn.html

Babacığım, Maçka'nın bir köyünde doğmuş babacığım, benim için her sene özene bezene doğum günü kutlarken hayatı boyunca bir doğum günü bile kutlamadı. Kendi hayatını kendi elleri ile kurdu. Köyün ilk okuyanlarındandı. Ona benzediğim için içten içe hep gurur duydum, o da benimle.

Benim ruhumu okuyan babacığım, ilk doğum gününü ölümünü on yedi sene sonra kabul edebildiğim bu yıl kutluyorum, senin için gittim rakı aldım, tek dilimlik pasta, bir mum, bir arkadaş ve masamızda fotoğrafın, hani şu herkesin seni Nazım Hikmet'e benzettiği gençlik fotoğrafın. Arka fonda Zeki Müren'den Kandil, tanısaydın çok seveceğin hemşerin Kazım Koyuncu...

Aslında kafamda hep beraber söylediğimiz Samanyolu var, bir şarkısısın sen... Duyduğum zaman ağladığım, diğer yanımda duyduğumda seni hatırladığım ve Derya Köroğlu'nun babasına yazdığını -kaset kapağında-öğrendiğimde hem şaşırdığım hem şaşırmadığım Açelya...



Umarım hala benimle gurur duyuyorsundur, kadehimi sana kaldırıyorum babacığım, doğum günün kutlu olsun, seni çok seviyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder