2 Mart 2018 Cuma

What is suicide like

https://www.youtube.com/watch?v=VPkDFO7WTW4

It was like being underwater. I went inside, it was nightmare, blood, parts of people...

It was like a perfect circle of death.

That's every suicide, every single one, an act of terror perpetuated who has ever known you, everyone who has ever loved you, the people closest to you, the ones who cherish you are the ones who suffered the most pain, the most damage.

Why would you do that?

Why would you do that to people who love you?

24 Şubat 2018 Cumartesi

Muddy Waters

Ooh
Oh, oh
Ooh, in the muddy water we're falling
Oh
Oh, oh
Ooh, in the muddy water we're crawling

Sana o geceyi anlatayım mı? Dinlemek ister misin? Kendimi sakınamayacağım korkusuyla, kendimi sakınabileceğime duyduğum inançla, olduğum gibi gelmiştim. Biz daha bir toz bulutu bile değilken yüzüme çarptığın duygusal manipülasyonu görmüş ve savuşturabileceğimi düşünmüştüm. Bıçak atmada üstüme yoktur çünkü benim. Hiç bilmediğin bir şey var. O gece senin için gelmedim. Hiçbir zaman senin için gelmedim.

Uyumak istiyorum. Uyku tatlı tatlı çöküyor üzerime. Tek yapmak istediğim uyumak. Sen ise susmuyorsun, umrunda bile değilim. Hiçbir zaman da olmadım. Nihayet uyuyacağımızı sandığım an birden bir girdaba çekiliyorum. O girdap sensin. Sanki dünyanın en doğal şeyiymiş gibi beni kendine çekiyorsun. Ayağımın altından kraterler kaymaya başlıyor. Buraya nasıl indik? Sanki hep öpmüşsün beni şimdiye kadar, ilk defa değilmiş de hep öpüyormuşsun beni, paralel bir evrende. Ne tuhaf, ben de hatırlamıyorum. Bir şeyin içine düşmüş hissediyorum sadece. Sıcacık, aileden, garip. Ne kadar düştük? Mağma mı o?

Her şey o kadar doğal ve o kadar olması gerektiği gibi ki, durdurmuyorum bile. Oturup dışarıdan izlemiyorum bu sefer. İçinde olduğum bir filmdeyim. O filmin kopacağını biliyorum. O filmi lime lime yapacağını biliyorum. O filmi her şeyden sakınmak istiyorum. Neredeyiz biz?

İçinde nasıl hayatımızı sürdüreceğimizi bilmediğimiz bir uzay boşluğunda sürekli düşüyor gibiyiz. Elimiz kolumuz sadece birbirinde yerini buluyor. Nereye savrulduğumuzu henüz bilmiyoruz. Sanki hep öyleymiş gibi, doğal, samimi, sıcak. Savrulmaya devam ederken yandığımı hissediyorum. Mutlu muyuz bilmiyoruz. İlk kan damlası ateşe o zaman düşüyor. Beraber mutlu muyuz? Beraber mutlu olabilir miyiz? Birbirimizi hiç tanımıyoruz, düştüğümüz yerlerden nasıl kaldıracağımızı bilmiyoruz. Yine de denedik. Denemeyi denedik. Ya da sadece denemeyi istedik ve denemiş gibi yaptık. Çağın hastalığı, miş gibi yapmak. Her şey yolundaymış gibi yapmak. Bir şey olmamış gibi yapmak. Delik deşik değilmiş gibi yapmak. Go Johnny go go!

Egona o kadar çok çarpıyorum ki önceden kırılmış yerlerim çarpışma şiddetine dayanamayıp unufak oluyor. Ben hiç mutlu değilim. Ardıma bakmadan kaçmak istiyorum. Her seferinde ardıma bakmadan, topuklarıma vura vura kaçmak istiyorum. İçine düştüğüm şeyin kalıbına bir türlü uyamıyor ruhum, bedenim. Kulağımda süreğen bir fısıltı: Run for your life!

Bir kabusun içindeymişim gibi kalakalıyorum. Bir kabusun içindeyim, sendeyim. Kaçmayacağım. Her neyse gelsin, ben korkak değilim. Kaçmıyorum.

Salak! Kaçmalıydın.

Kaçtığımı sanıyorum. Saçma bir cimnastik aletinin üzerinde sonsuz yürüyorum oysa ki. Tekerlekteki hamster. Hatta bazen yetişemiyorum, geriye düşüyorum, burnum kanıyor. Ne çok kanattın beni. Blood is thicker than wine.

Oh, I will ask for mercy
I will come to you blind
What you'll see is the worst me
I'm not the last of my kind

Bıçaklar çıkıyor sahneye. Eyvah! Birazdan içimizde dönmeye başlayacaklar. Salak! Neden kaçmadın aptal!  Kaçamam, dökülmeye başladım. hani bıçak atmada üstüne yoktu? Blood is getting thicker.

Nefes alamıyorum, kalbim sıkışıyor ve yığılıyorum. Ölümcül hata! Karşıdan gelen dev bir topuz son süratle telefonun alarmına çarpıyor. İkisinin arasındaydım. Rest in pieces bitch! Don't look for peace where even death can not take you.

Sonsuz bir yarın düşünde kilitli kaldım. Tomorrow and tomorrow and tomorrow... Kapıyı yumrukluyorum, nefesim giderek sıkışıyor. Hiperventilasyon? Aç şunu lanet olası yaratık! Oksijenim azalıyor. Kanamam artıyor. Birden arkamda bir kapı açılıyor ve insana dair olmayan bir el boğazımı sıkmaya başlıyor. Tek kaçış yolum o elin sahibinin üzerine doğru koşmak ve içinden geçmek. Birden arkamı dönüp içine saplanıyorum. Blood is getting thicker. Yapış yapış bir hüznün içinden gözlerim kapalı geçmeye çalışıyorum. Işık olmalı. Işık bir yerlerde olmalı. Işık, daha fazla ışık! Aileme geri dönmeliyim. O sıcacık, huzur dolu, güven dolu yatağa geri dönmeliyim. Çekil yolumdan iblis! You will not prevail!

Üstüm başım kan içinde. Bedenimdeki tüm dermanlar kumun içinden derinliklere süzülmüş. Dizlerimin üzerine çöküyorum. Gözlerim kararıyor. Bir söz söyleyecekmiş gibi ağzımı nafile açıyorum. Black out! Blackened in the end! Tek bir sözcük çıkamıyor. Nefes havada asılı kaldı. You just keep me hanging on...

Ooh
Don't fail me now
Put your arms around me and pull me out
Ooh
I know I'm found
With your arms around me, save me now