6 Eylül 2014 Cumartesi

Yok ol dedim yok olmadı dünya

"Dünya 'Kızılderililerin' özgürlüklerini kaybettikleri gün yok olmuş olmalıydı, olamadı..

Aşağıdaki alıntılar lisede kimyadan fizikten filan çakma pahasına tercüme ettiğim kutsal metinlerden birinden, Kara Atmaca'nın [Maketaime-she-kia-kiak] tutsak düştüğünde yaptığı konuşmadan:

Beni bütün savaşçılarımla esir aldınız.. Sizi mağlup edemesem bile, daha uzun süre karşı koymayı ve teslim olmadan önce size daha fazla acı çektirmeyi umuyordum.. Bunu başaramadığım için üzgünüm..

Beyaz adam kadar kötü bir Kızılderili bizim toplumumuzda yaşayamaz; o ölüme terk edilir ve kurtlar tarafından yenir.. Beyaz adamlar kötü öğretmenlerdir, onlar sahte kitaplar taşırlar ve yanlış işler yaparlar.. Kafa derisi yüzmezler ama daha kötüsünü yaparlar, onlar kalbi zehirlerler... Beyaz adam pistir..

Onlara bizi yalnız bırakmalarını söyledik ve bizden uzak durmalarını istedik... Ama takip ettiler, yollarımzı sardılar, yılan gibi sarıldılar bize..

Güneş sabah bulanık ve donuk doğdu ve gece, koyu bir bulutun içinde ateşten bir top gibi battı.. Bu Kata Atmaca'nın üzerinde parlayan son güneşti.. Kalbi öldü artık ve göğsünde hızla çarpmıyor.. O şimdi beyaz adamın esiridir ve ona istediklerini yapabilirler.. Ama o işkenceye dayanabilir ve ölümden korkmaz.. O bir korkak değildir.. Kara Atmaca bir Kızılderilidir..

Elveda halkım..
Kara Atmaca sonuna yaklaştı.. Güneşi batıyor ve bir daha hiç doğmayacak..
Elveda Kara Atmaca..

Kara Atmaca, 27 ağustos 1832"

İyi ki de fizikten, kimyadan çakma pahasına oturup bu metni çevirmiş ve tırnak içinde geçen metni kaleme almış Gevher Gökçe'nin öğrencisiyim de Kara Atmaca gibi güzel ve cesur yüreklerden haberim oluyor. Hepimizi kafese tıktılar Kara Atmaca, sen özgürlüğünü yitirdiğinde yok olmalıydı dünya, şimdi hepimiz tutsağız.


Despite all my rage I am still just a rat in a cage...