11 Temmuz 2012 Çarşamba

Kağıt Mendil

Aslında bugün senden değil de babamdan bahsedecektim anne, bunca yıl sakladığınız ta üniversite yıllarınızdan kitaplar, defterler... Öğrencilerinin seni biliyormuşçasına babam için ne denir okul yıllığı mı? Ona yazdıkları adres...

Bir yandan hayatta çok acı var anne, bir kadın var. Temizlikçiymiş, artık temizlik yapamıyormuş, iki adet 6 metrekare oda ve tuvalet dışarıda mutfak yok... Oraya 350 lira kira ödüyor her ay, suyu bile yok kadının! Yer de Ümraniye.

Kadın o hali ile bile yirmiye yakın kediye ve ikisi felçli sekiz köpeğe bakmaya çalışıyor, kendi yiyecek ekmeği küflü, yanına peyniri bile yok, herhangi bir şeyi yok, kadın suyu komşulardan alıp o ekmekle hayvanlara papara yapıyor anne.

Kalan eşyalarının hepsini, örtüleri, brandayı, senin ve babamın yastığını, kısacası barınağa göndereceğim eşyaların hepsini ve senin eşyalarını ona vermek istedim, cuma günü eline geçecek, ben de hazırlıyorum.

Açmayı unuttuğum bir çekmece vardı, küflenen dolapta, oradan eşyalarını katlayıp koyarken bir hırkanı buldum anne ve cebinde hiç kullanılmamış kağıt mendiller vardı, selpak, senin mendillerine ağladım anne, oysa sen kim bilir ne düşünüp de koymuştun. Senin için döktüğüm göz yaşlarını bekliyorlarmış meğer, kimin aklına gelir temiz bir hırkanın içinden mendil çıkacağı. Üstelik hırkayı poşetlemişsin bile... Bir daha giydiğimde kullanırım diye koymuşsun, bir daha hiç giyememişsin...

Hala sana dair bir şey beni niye bu kadar acıtıyor anne? Kıyafetlerinden severek giydiklerim var, seni sen yaptığı için sakladıklarım var. Onlar acıtmıyor bilakis mutlu ediyor üzerimde olmaları, diğerleri niye bu kadar acıtıyor anne?

Hangi yaram kanıyor benim?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder