22 Temmuz 2012 Pazar

İçimdeki boşlukları doldurunuz Vol. 1

Ve kaybolan yazıyı buldum....  Bakmadan yayınlıyorum.

Truvalı Helen


 Truvalı Helen'in Hektor'u ölüme yolcu ederkenki bir duruşu vardır filmde, beni en çok etkileyen sahnelerden biridir, içimi bomboş eder. Filmi ilk izlediğimde de öyle olmuştu, sanki oradaki Helen bendim. Aşkım uğruna vebalini ödeyemeyeceğim şeylere neden olmuştum... Olmuşumdur, hepimiz vebalini ödeyemediğimiz şeyler yaşamızdır belki. Belki de onları ödediğimiz içindir bu boşluklar. Öldürürken göz yaşı döken Hektor, filmde gösterildiği ve aslında öyle anlatılmayan Hektor'un cesedini babasına vermeden hazırlarken Akhilleus'un döktüğü göz yaşları. Birini öldürmek kolay değil, bedeli de.

Bu boşluklar bazen gelir beni ziyaret eder. Mesela ilk paketler evden çıkarken, hani şu bahsettiğim Ümraniye'de otuz kedi ve ikisi felçli sekiz köpek bakan kadına, annemin çok giydiği, tiril tiril rahat ve eski, bana göre olmayan bir bluzunu bulmuştum, yıkamış asmışım, poşete ekledim ve eklerken içimde o boşluk oluştu, annem dedim, göz yaşlarımı içime akıttım. Bazı şeyler çok o kişidir ya, bu da öyle bir şeydi. O boşluk kadının sevinci ile geçti.

İkinci ve daha büyük boşluk Geçen hafta salı günü yarım gün içinde ikinci bir dokuz paket çıkarırken oluştu, o kadar kısa sürede o kadar çok şeye karar vermiştik ki, ikimizin de nevri dönmüştü, çok yorulmuştuk. Fotoğraflarını çektim çocukluk kıyafetlerimin.

Attığım şeylerin bir kısmının fotoğrafını çekiyorum. Anısı dijital de olsa kalsın diye. Bir arkadaşım bugün bunun da sağlıklı olmadığı, hala bağlı kaldığımı söyledi. Belki de öyledir, belki de dijital kayıtları da silmenin vakti gelir. Bilemem.

Ertesi gün içimde oluşan boşluğu anlatamam, canım yanıyordu. Hüngür hüngür ağlamak istiyordum, üzerimde bir önceki günün yorgunluğu. Donakaldım.

Zaten hep donakladığım için olmuyor mu bunlar? Akıtsam göz yaşlarımı? Ağlasam? Truva filmini izlerkenki gibi, aşkı, tutkuyu, hırsı, bir şehrin, bir ülkenin düşüşünü izlerkenki gibi.

İzlerken yarıdan yakaladık ve Emily'deydim, Emily bana doğum günü hediyesi elbise almış, giydirdi, efil efil giyersin dedi, tıpkı o dönemin kıyafetleri gibi. Giderken de 'Hadi git ve yaz,' dedi.

Truva hep özel bir yer oldu benim için, bir kere gidebildim, tuhaf hissettim. Uzun süre nickim Truvalı Helen'di, filmden çok önce. Nickim derken sözlüklerde aramayın, öyle nick değil, bir nevi lakap, bugün hatırladım. Bir zamanlar bana Truvalı Helen derlerdi.

O yaşananların içimde bir kama ile bir şeyleri kazıması boşa değil, neden böyle boşluk oluştu yine? Halbuki atma ve düzenleme çalışmalarıma devam ediyorum. Bunları yaptıkça kendimi daha iyi hissediyorum. Bugün benim için çok değerli bir çizimimi attım mesela. Parçalanmış pisi pisilerimi attım, nasıl olsa yenisini almıştım...

Emily yaz dedi ama ne yazayım bilmiyorum ki. Bugün ona bir şey anlattım. bana sürekli sorduğu bir soru vardı. O soruyu her sorduğunda neden bu kadar sinirlendiğimi ve tepki verdiğimi anlattım. İçimi acıtan şey görünürde olan şey değildi ve bunu çok sonra fark ettim. Tıpkı çilekler gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder