24 Mayıs 2012 Perşembe

Fındık Hanım Hayratı

Fındık'la ilgili her şeyi tamamladığımı zannederken çok önemli bir şey unutmuşum, tenimdeki kokusunu... koynumda yatırdığım gece saçlarımın içinde anne aramasını, belki de bulmasını... bilemeyiz ki.

Onu gömdüğüm yere diğer kediler kazıp tuvaletlerini yapmasınlar diye iki kırık kiremit parçası ve üzerine yüzyıllardır orada duran, sürekli temizlediğim yoğurt kabını koymuştum. Yoğurdumu kendim yaptığım için evden pek öyle şey çıkmaz, değiştirmek istesem ne yaparım diye düşündüm...

Hani sokak hayvanları için yapılan, içindeki su bittikçe mi, hayvanı algıladıkça mı ne suyu tazeleyen bir icat vardı, o geldi. Nasıl edinirim olur mu derken bir arkadaşım Koçtaş'ta bile var dedi, gerçi onun dediği içerideki suyu devir daim yapan bahçe süsleri ama neden olmasın? Zen işi benzer bir "dekorun" yapımını bir yerde izlemiştim, öyle bir şey bile olur.

Fındık hanımın üzerimdeki tüm izlerini aslında Salı günü banyo yaparken sildim, saçlarıma dokunurken nasıl anne aradığı aklıma geldi, pazar günü onun için, Pazartesi başka bir kedi için perişan olmaktan işin  bu çok önemli kısmını atlamışım.

Ne tuhaf değil mi? Öleni sevmediğinizden değil, sevdiğinizden ve hayatınıza devam etmek mecburiyetinde olduğunuzdan yapıyorsunuz bunları, yoksa canınız sürekli yanıyor. Biraz önce aylardır alınmasını beklediğim bir başka mini koliyi attım, içinde ne varmış bunun diye karıştırmış bulundum, annemin gece lambası, üzerinde mor çiçekler, bir köprü, güzel bir manzara... Sonra aklıma hastanede kendini evinde hissetsin diye bu gece lambasını götürdüğüm ve götürdüğüm gün hastaneye gittiğimde annemin yoğun bakıma alınmış olduğu geldi.

İzler çok değerli olsa da acıtıyor ve biz bu arınmayı güzel anıları hatırlayalım diye yapıyoruz. Ne mi yaptım? Öylesine sokak ortasına koyamadım, kutudan çıkardım aldım. Ben asla kullanmayacağım, kullanamam ama onu seven birine anı olsun diye bir süre hiç görmeyeceğim bir yere kapadım yağmur dinsin diye, dinmedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder