20 Mayıs 2012 Pazar

Bye Bye Mav Bye Bye Kediness

Minik Fındık'a Elveda....

Aslında adını Fındık bile koymamıştım, ne yalan söyleyeyim bir ad bile koymadım aslında, kedi bile demiyordum, kız diyordum, o kadar alaca bulaca renkli oğlan olmaz.

Tam da geçen cumartesi kendimi berbat hissederken boş boş ekrana bakıyordum ki dışarıdan bir ses duydum. Pezevenk bir erkek kedi, ağzında bir şey tutuyor ve gözümün içine bakıyor. Tuttuğu şeyin fare değil de minik bir kedi yavrusu olduğunu anlamam bir saniye sürmedi ve kediye bağırıp anında dışarı fırladım. Kurtaracağımı düşünmüyordum, erkek kedi kaçtı, buncağızın kalbi güm güm, durumuna baktım elime almadan önce, en azından ölmemişti ve en azından kan akmıyordu.

Eve getirdiğimde çene altında sadece çok da derin olmayan bir diş izi gördüm, o kıısmdan yırtmıştık yırtmasına da bir gözü çok kötü ve şiş diğer gözü de yine iltihaplıydı. O an tesadüfen internette konuştuğum birine durumu anlattım, neden ona anlattım bilmiyorum ama uzman veteriner hekim çıktı, beni yönlendirdi göz hakkında, onun dediği damlaları edindim, ev zaten neredeyse istesen ameliyat yapabileceğin malzemeye sahip olduğu için pisiciğin boğazındaki delik ertesi güne kapanmıştı bile, aldığım anne sütünü biberon bulamadığım için ağzını açıp şırıngayla azıcık azıcık pompalıyordum, mama önlüklerimiz, asit boriğimiz, göz damlalarımız, rivanol'ümüz, fucidinimiz, thiociline'imiz, madecassol'ümüz, hijyenik göz pedimiz, pamuğumuz ve hatta serum fizyolojik annemin çeyizime sakladığı balık şeklindeki bir tepsinin içinde yer aldı. Minik gayet iyiye gidiyordu, hatta birkaç gün sonra şiş gözündeki ödem aktı gitti, diğer gözü tamamen kurtuldu, bir gözü kör kalacaktı ama o bile giderek inanılmaz bir gelişme gösteriyordu, tüm göz özelliklerini yitirmesine rağmen.




Bu fındık pisi yogayı çok seviyor, yoga yaparken matın üzerine geliyor ve bana enteresan tek kolla kendimi kaldırırken diğer kolla üzerine yatmayayım diye kediyi kenara çekme yoga hareketi gibi yenilikler sunuyordu, sırt üstü yatıp dizlerimi karnıma çektiğimde göğsüme oturup mırlıyordu, tüm bu yazı kedi ve yoga olacaktı aslında.

Cuma günü gözün son durumu için kendi veterinerime götürdüm mini east pack çantasına koyup, orada da battaniyesinesine sarılıydı, genel durumu çok iyiydi, kız çok cadıydı, hep koynumda kalmak istiyordu, o gün beraber pek çok iş hallettik, hatta beraber pisi pisi aldık, şu an ayağımdalar, benim karnımı doyurmaya gittik, yağmurdan kaçtık beceremedik şemsiye alıp İstanbul'un dağ taş tepe demeden Venedik'e döndüğü bir akşam üzeri evimize su içinde geldik, daha doğrusu o kupkuru ve aç, ben su içinde ve tok geldik, üzerimi bile değiştirmeden mamasını yedirdim, kedi yatağını ona hazırlamıştım, orada uyuyordu, altına bebek altı değiştirme bezi çiş kaka için, üzerine sıcacık örtüler, kuzenimin şu yaşımda bana niye hediye gönderdiğini hala anlamadığım oyuncak ördek, bir nevi mini çadır, o da uyuyordu, bir tek çişi kakası gelince ağlıyordu, hatta perşembe çişini ağlayıp ağlayıp ben anlamayınca bir köşeye, ertesi gün de kakasını dar bir dehlize yapmıştı, şu an evdeki kumum çok iğrenç olduğu için (maalesef istediğim kum yerine başka marka geldi ve berbat, değil kedi ben bile yapmam) kumdan pek anlamadı, zaten pamukla yaptırıyordum, şor şor işemeye başlıyordu, çok komikti. Sürekli bir can sıcaklığı hissetmek istiyordu. Öptüğümde mırlıyordu, ben de bol bol öpüyordum. Sevgiden asla iğrenmem. Bücüre ‘sen kucağımdayken nasıl iş yapacağım kıpırdayacağım sana kedi kucağı yapmak lazım,’ diyordum, east pack çantası sonradan kedi kucağımız oldu. 

Bu arada evdeki diğer üç kedinin kıskançlık krizleri, Pırtık'ın pabucum dama mı atılıyor endişesi, kızın yanına gidip gidip hırlaması, nevrotik oğlumun ise evi terk etmesi ayrı ayrı canıma okudu. Sürekli diken üzerindeydim, haleti ruhiyem zaten tüm bunlardan bağımsız olarak korkunçtu, yapmam gereken ve az zamanım kalan işler vardı, ben hiçbir şey yokken bile kendimi kötü hissediyordum, kaldı ki bir dostumun yaptığı duygusal bir konuşma beni hüngür hüngür ağlatabiliyordu. Pisiye sarılıp ağlamıştım Cuma öğlen. Bunlar benimle ilgili kısımlar... 


Neyse perşembe gecesi oğlum gelmeyince, bu minik fındık da sürekli ağlayıp uyutmayınca yatağıma aldım. Ezerim diye çok korktum, sabah uyandığımda boynumun arasına girmiş ve çok mutluydu. Beni annesi sanıyordu, onunla ilgilenirken tüm sıkıntılarımı atmama rağmen ona esas evini bulmam gerektiğini biliyordum, kendi kendime göz iyice düzelene, düşene veya artık ne olacaksaya kadar bakabilir miyim veya bu şekilde bakacak birini bulabilir miyim diye muhakameler yapıyordum. Beni yanında isteyip göremeyince peşimden geliyor, bazen bulamıyor avazı çıktığı kadar miyavlıyordu, sesimi duyunca sakinleşiyordu. Dün tüm hafta yapmadığı kakayı ve çişi yaptı, ben de nihayet bağırsakları düzeliyor, çok mu besliyordum, azar azar vereyim diye o yöntemi denedim. Nasıl olsa manyak olduğum için o yağmurda bunu eve atıp doyurduktan sonra o sırımsıklam halim ile, evet üzerimi değiştirmeden, hem kendi iki salak kedimi aramaya hem de bunun anne sütünün bittiğini fark edip anne sütü almaya çıkmıştım, mamamız vardı.

Sonra baktım çişler çişler çişler elimdeki bez yetmeyecek, ben, o ve bir arkadaşım hanfendinin ihtiyaçlarını almaya çıktık, 18 Mayıs 2012 İstanbul Venedik günü evden ikinciye lale gibi cüzdansız çıktığım için önce mama paramızı ödedik, bez aldık, anneye mama aldık ve hatta Elma Cafe'ye gittik beraber, akşam üzeri biraz durgun gibiydi, yanımda olunca sık sık kontrol ediyordum, uyuyordu, mutluydu ya da ben öyle sanıyordum. Öpüyordum mırlıyordu.

Eve geldik, mama bakım ilaç ritüleimiz devam etti, ben kör olan gözünün bu kadar iyileşmiş olduğuna inanamayarak şenlikler düzenleyecek hale geldim. Biyolojik annesi olmadığım ve onu yalamayamadığım için asit borik ile sadece gözlerini değil her yerini temizliyor havlusu ile kuruluyordum, dün gece azıcık üşümüş geldi, normalde sadece örtü örterken sarmaladım, oğlum evde olduğu için yanıma almak aklımın ucundan geçmedi, çünkü zaten bir kulağım hep ondaydı, her sabah kalkıp tuvalete gidip ilaçlarımı alıp başına gidiyordum, sonra yoga yapıyordum o da beni izliyordu. Büyüyünce yogi olacaktı, bu kesindi. Kedi Yogi.

Bu sabah yine viyklemesini duydum, aynı şekilde yanına koştum, çok üşümüştü, hemen yün fanilaya sardım, koynuma koydum, mama yedirmeye çalıştım, normalde yemiycem meevv diye çırpınan kız çırpınmıyor ama yutamıyor da, burnundan geliyor, ağzını tam kapayamıyor, bir baktım boğazında birikmiş mamalar... zorlamadım, hemen koynumdan ayırmadan sıcak su ısıtmaya başladım, sonra sıcak su torbasının elbisenin geçridik beraber, bu koynumda, ısınısın diye uğraşıyorum. Sonra burnundan yine mama geldi, mama önlüğü yaptığım bir tülbent vardı, yeni yıkamıştım, cumartesi gecesi temiz temiz kullanmıştık, ona sildim... Ve o an son nefesini verdi.



Bilseydim her gece koynumda yatırırdım, dedim. Sadece dedim. Artık ne önemi var?

Ocakta ısınmakta olan sıcak su... Gece sıcak su torbası koymanın aklıma gelmemiş olması, cuma günü harika ruh sağlığımla gözlerden sonra bir de ağza damlattığım göz damlasından sonra veterinere koşmam ve sadece en fazla kusacağını öğrenmem, kediyi benimle beraber sıcak tutsam dahi dışarı çıkarmış olmam ve daha neler neler, azıcık konuşacak duruma gelince, ki mama yiyemediğini gördüğüm andan itibaren ağlamaya başlamıştım, insan ölümün geleceğini hissediyor sanırım, annemde de öyle olmuştu, daha ölmeden öleceğini bilerek ağlayarak gitmiştim yoğun bakıma, neyse, veterinerimi aradım, bu kadar ufak bebeklerin annelerinin yanında dahi ölebildiklerini, benim onun için her şeyi yaptığımı, daha da iyi bakılamayacağını, bebeğin minik olmasından kaynaklı nedensiz ani ölümlerin çok olası ve doğal olduğunu söyledi, zaten kendimi suçlasam ne, müzik bitmiş, kedi gitmiş.

- (Saatlerdir ağlıyor) size bir sakinleştirici yapalım mı?
- Hayır, istemiyorum. 

Annemi her an kaybedebileceğimi söyleyen doktorun aynı gün sorduğu soruydu bu. 

Sanırım bugün de saatlerce ağladım, insan yoga yaparken zırıl zırıl ağlar mı? Ağladım, yavruma kıyamadım, son ritüeli kucağımda olsun, bu veda yazısını beraber yazalım istedim, teknik aksalıklar çıkınca bilgisayarlarda, çözmeye çalışırken bir yandan ona dair mama kapları vs yi bulaşık makinesine attım, ürkmesin diye süpürmediğim kısmı yine süpürmedim ama pati bastığı yatağının olduğu halı dışındaki yerleri süpürdüm sildim, burada izi ve de aklı kalmasın, geçişi kolay olsun istedim. Birazdan gitmesi gereken yere kavuşturacağım ve dün üzerime işediği kıyafetleri ona kullandığım her şeyi, mama önlüğünü, elbisemi, kedi yatağında rahat etsin diye koyduğum havluyu, kumaşları yağmura rağmen yıkayacağım ki ölümün lekesi çıksın üzerimizden, kedi cennetinden mırıltılar gelsin sadece.

Elveda benim Lali Berte'me benzeyen minicik fındık kızım. Huzur içinde mırla ve Lali Berte'ye, Liza'ya, Padme'ye, Şirin'in megabitlerine, Yamuk'un doğar doğmaz ölen yavrularına, Sarı'ya, Yeşim'e, Şerife'ye, Kedi Kara'ya, Sarışın'a, Gandalf'a, Zıpır'a, Duman'a, Legolas'a, Dötdöbek'e, Çiçek'e, hayatta olup olmadıklarını bilmesem de görürsen torunlarım Newton'a, Sofia'ya, Ekrem'e, Hülya'ya, Şükran'a ve unuttuğum nicelerine selam söyle. Ölünce ben de yanınıza gelmek istiyorum. 

Ayrılma vaktimiz geldi birtanem, şimdi kucağımdan koltuğa kouyup tam da üzerime işediğin kıyafetlerimi giyeceğim ve seni kuşlara, böceklere, çiçeklere, artık ait olduğun yere götüreceğim.



Ön patilerini de hanım hanım birbirinin üzerine koymuşsun -o kısmı özellikle çekmedim ve koymadım-.
 Artık gidebiliriz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder